Otizmin tanımı :
Otizm ; bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranışlarını olumsuz yönde etkileyen yaygın gelişimsel bir bozukluktur.
Otizm , Yaygın Gelişimsel Bozukluk Hastalık grubu içinde yer alır. Bu hastalık grubu; kalıcı, ilerleyici, yaygın, bilişsel ve davranışsal bozukluklara neden olurlar. Tamamı sinir sisteminin gelişme yetersizliğinden kaynaklanır.
Yaygın Gelişimsel Bozukluk Hastalıkları:
Otizm, ilk olarak 1943 yılında çocuk psikiyatristi Leo Kanner tarafından, yaşamın erken döneminde başlayan ve yaşam boyu süren, sosyalleşme, dil, iletişim ve diğer birçok etkinlik alanını etkileyen bir sendrom olarak tanımlanmıştır.
Otizm, 50 yıldır bilinmesine rağmen tam olarak çözülememiş bir sendromdur.
Kesin olarak bilinen, 1950’de sanıldığı gibi çocuğa gösterilen sevgi ve ilgi yoksunluğu, iletişim eksikliği, duygusal sorunlarla ilgi olmadığıdır.
Otistik bozukluklar, ‘çocukluk şizofrenisi’ olarak psikiyatride adlandırılmıştır. Psikiyatri, nedenini ve gelişimini tam olarak açıklayamadığı için, sendromun kaynağı yapısal nedenlere bağlanmıştır.
Otizm de yapısal bozukluklar; hamileliğin çok başında, henüz beyin kabuğu ve beynin diğer bölümleri gelişmeden oluşmaktadır. Kapsamlı nörolojik muayenelerde beklenenin üstünde fonksiyon kaybı, nöbetler, deri bulguları yer almaktadır.
Çocuğun, erken gelişim evresinde sinir sisteminin mutasyona uğraması ve yetersiz gelişmesi otizmin oluşmasına neden olmaktadır.
Beyindeki bağlantıları sağlamada rol oynayan genlerdeki mutasyonların da çocuğun otizm olma ihtimalini artırdığı düşünülmektedir. (Fonksiyonellik gelişimi bozuluyor)
Otizm, günümüzde 1000 çocuktan 2 sinde bulunmaktadır. Erkeklerde görülme oranı kızlardan 34 kat daha fazladır. Erkek/kız oranı zeka etkilenmesine göre değişmektedir. Mental geriliği ağır olanlarda oranı 2:1 iken, hafiforta olanlarda bu oran 4:1’e kadar artmaktadır. Kızlarda erkeklere göre daha ağır seyretmektedir.
Günümüzde otizm, daha çok yapısal nedenlere bağlanarak; beyin, beyin sapı, beyincikteki farklılıklar ile genetik faktörlerle ilişkilidir.
Genetik bulgular oldukça fazla olmasına rağmen, genetik yapının otizmdeki gerçek rolü henüz net değildir.
Ancak otizmin % 15-30’u genetik kabul edilir.
Otizm de ırksal, sosyoekonomik düzey ve yaşam biçimi olarak fark yoktur. Otizm, duyusal ve sosyal ilişkilerde sınırlılık, dilin gelişiminde gecikme, tekrarlanan davranışlar, postür bozuklukları ile karakterize olan bir sendromdur. Ortaya çıkan sendromun şiddeti ve problem davranışların bir araya gelme şekli her çocukta farklıdır. Bu nedenle otistik spektrum içinde en hafiften en ağıra kadar değişik şiddette otistik davranış belirtileri görülür.
Otizm de gelişme ve öğrenme yavaş seyrettiği için erken tanı önemlidir. Otizme yol açan beyin fonksiyon bozukluğunun yerine ve büyüklüğüne bağlı olarak çocuğun büyüme ve gelişme süreci değişim gösterir.
Otizmde Tanı Koyma:
1 Karşılıklı sosyal etkileşimde belirgin bozukluk
2 Sözel ve sözel olmayan iletişim ve planlı oyun aktivitelerinde belirgin bozukluk
3 Aktivite sayısının ve ilgi alanlarının önemli ölçüde kısıtlı olması
4 Başlangıç yaşının 36 aydan önce olması
Otizmin Genel Problemleri :
a.İletişimi başlatmama veya yanıt vermeme
b.Yalnızca jestmimik kullanma
c.Nedeni belli olmayan ağlamalar ve gülmeler
d.İnsanlara nedensiz vurma veya ısırma
e.Huysuzluk nöbetleri
f.Sakinleştirilmede güçlük
g.Karmaşık ifadeleri anlamada güçlük
h. Oyun oynamada güçlük.
a.Sözel olmayan iletişimin ön planda olması
b.Anlaşılmaz seslersözler kullanma
c.Göz teması kurmama
d.Nesne isimlerini ve yönlendirmelerini anlamada problemler
e.Zamirlerin yanlış kullanımı
f.Ekolali
g.İfadelerde dağınıklık
h.Sorunlara yanıt vermede güçlük
a.Stereotip hareketler:
b.Tehlikelerin farkında olmama
c.Anksiyete
d.Öfke nöbetleri.
Otizme Eşlik Eden Problemler:
Otizmin tedavisinde kişilerin etkilenme durumuna göre farklılıklar görülür. Tıbbi tedavi, adaptif tedavi, psikiyatrik tedavi, fizyoterapi ergoterapi yaklaşımları ve eğitim bütünsel bir şekilde uygulanır.
Otizmi diğer engel gruplarından ayıran en önemli fark erken tanı, tedavi ve eğitimle otistik çocukların sorunlarına ilişkin çok büyük kazanımların olması, sosyal hayat içinde yalnız tüketici olma konumundan çıkıp üreten ve değer katan birey olabilmeleri mümkündür.
Otizm ve Tedavi :
Otistik çocukların zihinsel olarak gelişmelerini, iletişimlerini ve etkileşimlerini arttırmak için tedavi uygulanır. Bu tedaviler:
Otizm ve Terapi :
Otizm ve Eğitim :
1. Her otistik çocuk birbirinden farklı özellik ve gelişim gösterir.
2. Her otistik çocuk için yapılacak bir şeyler vardır.
3. Otistik çocuğu tanımak ve anlamak önemlidir.
Eğitim, zamanında ve uygun şekilde yapılır.
Rapin(1998), otistik çocukların öğrendikleri her şeyi yansıtmadığını ve bu çocukların gösterdiklerinden daha
fazlasını bildiklerini düşünür. Bu nedenle verilecek en önemli eğitimin insanlar arası iletişim olduğunu vurgular.
Otistik çocuklar, planlı, gereksinimlerine hitap eden, özel eğitim programlarından yarar sağlarlar.
Bu programlar iyi eğitilmiş uzmanlar tarafından bireysel ve denetlenmiş sınıflarda yapılır.
Otizmde görülen üç belirti için eğitim yapılır:
1.Dil ve iletişim
2.Sosyal etkileşim
3.İstenilmeyen hareketler
Otizmde başarılı eğitim programında 6 nokta:
1.Eğitimin içeriği
2.Eğitim ortamının destekleyici olması ve karmaşık alanlarda uygulamayı hedeflemeli
3.Faaliyetler arası geçişte esnekliğe alıştırmak
4.Sorun olan davranışları çözümlemek
5.Okula alıştırmak
6.Aile katılımı
Otizmde uygulanan eğitim programının yoğunluğu önemlidir. Genelde araştırmacılar tarafından önerilen 20 saatlik bireysel eğitimdir. Eğitimin yoğunluğunu belirlemek için ölçütler:
Otizm ve İlaç :
Otizmi iyileştiren bir ilaç yoktur. Ancak, otizmde belirtileri azaltmak, öğrenmeyi desteklemek, istenilmeyen davranışları yatıştırmak amacıyla ilaçlar denenir.!
Otizmin nedeninin yapısal olduğu belirlendikten sonra nörolojik ve psikiyatrik hastalıkların temelinde fizyolojik ve kimyasal etkenlerin varlığı ilaç araştırmalarına yol açmıştır.
Otizm ve Duyu Bütünlüğü Eğitimi :
Duyu bütünlemesi, günlük hayatta kullanılmak üzere vücudumuzdan ve dış dünyadan alınan bilginin beyin seviyesinde organize edilerek kullanılır hale getirilmesi işlemine verilen isimdir.
Bu bilgiler vestibular, görsel, işitsel, proprioseptif, taktil duyu sistemleri yoluyla alınır. Bu sistemler birbirleriyle bağlantılı çalışır. Otizmde bilgi alımında, sistemlerin birbirleriyle bağlantılı çalışmasında ve tepki oluşmasında sorun vardır.
Beynin temel görevi ; duyularımızı birleştirmek, duyusal girdiyi işlemek ve organize etmektir. Bunun için duyu alması gerekir. Beyin, vücudumuzdan ve çevremizden gelen duyuları organize eden nörolojik bir işlem yapar. Beyin bu işlemi günlük yaşam aktivitelerinde kullanır.
Otizmli çocuklarda merkezi sinir sistemine ait yapısal ve fonksiyonel bozukluklar görülmektedir. Duyusal Bütünlüğü, alınan duyuların beyin seviyesinde organize edilerek kullanılır hale getirilmesi işlemine verilen isimdir.
Bütünlemek, organize etme ve parçaların bir bütün olarak çalışması yani duyuları işlemektir. Otizm duyu girdilerine yanlış tepki oluşmasıdır. ‘Duyusal İşleme Bozukluğu’ ile ilişkilendirilmiştir.
Rehabilitasyon programı içerisinde duyu bütünlüğü eğitimine yer vererek beyin fonksiyonları düzenlenmeye çalışılır.
Duyu bütünlüğü prensiplerine dayalı eğitim ve oyunda duyusal uyarılarla iç içe geçmiş aktiviteler vardır. Amaç ; öğrenme ve sosyalleşmedeki problemleri azaltmaktır.
‘Duyu Bütünlüğü Eğitiminin’ amacı, beynin hedeflenen fonksiyonlarına yönelik olarak görsel, duyusal, taktil, vestibüler vb. gibi uyarıları vererek beyinde tüm bilgilerin bütünleştirilmesini ve böylece doğru fonksiyon yapılmasını sağlamaktır.
Duyusal işlem, parçalardan bütünü oluşturur ve yaşamın içindedir. Duyusal işlemde, genetik yapı temeldir. Ancak duyusal işlem, özellikle 07 yaş çocukluk döneminde sosyal çevre ile adaptif cevap oluşturabiliyorsa gelişir.
Bu tedavide Dr. A.J. Ayres’in çalışmalarına bağlı olarak geliştirilen ‘Duyu Bütünlüğü (DB) Teorisi’nden yararlanılır.
Bu teori, beyindavranış ilişkisini açıklamaya çalışan ‘Duyusal Bütünlük’ sürecini bireyin duyu alımına bağlamıştır.
Duyu bütünlüğü eğitimi otistik çocuklarda duyu işleme kapasitesinin gelişimini sağlar.
Otizm ve Yaşam :
Lord(2001), otistik çocukların ileride nasıl bir yaşamlarının olacağını, kişilerin;
bağlamıştır.
Otistik çocuğun yaşam standardının yükselmesi; kaç yaşında tanı konduğu, eğitimine ne kadar erken yaşta başlandığı, ne kadar süre eğitim gördüğü, yapısal ve çevresel koşulların nasıl olduğuna bağlıdır.
Genelleme yapılırsa, otistik çocukların üçte ikisi topluma uyum sağlamak ve yaşamını çalışarak kazanma açısından çok başarılı değildir. Çocukların %10 gibi bir oranında normale yakın bir gelişme görülür.
Kaynaklar:
Fzt. Ümmühan Çöpkes